2 Aralık 2014 Salı

Bedelli Askerlikle İlgili Sözler

Twitter’da bedelli askerlikle ilgili atılan tweetleri sizler için derledik.
Bedelli askerlik yapanlara,onlari onurlu ve kutsal varlıklar olan kadınlara benzeterek, iltifat ediyorsunuz.yapmayın. Hoş degil.
Öliciim bazı kızlar bedelli askerlik yapan bacımdır filan yazıyor ya,
Ali Koç bedelli yapacak,gelecek sen de hayır diyecen ölemi bacım
Bedelli askerlik için yapılan indirim Gratis’le yarışır.
Bedelli askerlik yapan regl de olur

Devamı =>> Bedelli Askerlikle İlgili Sözler /a>

27 Ekim 2014 Pazartesi

AdliForum Hukuki Paylaşım Forumu

Adliforum, yargıtay kararları, dilekçe örnekleri, sözleşme örnekleri ve diğer bütün hukuk alanlarında stajyer avukat, avukat, hakim, savcı ve hukuk alanında çalışanlar için paylaşımların yer aldığı web sitesi. Güncel mahkeme kararları, değişikliğe uğrayan kanunların yorumlanması ve makalelerle hukuku en güncel takip edebileceğiniz forum sitesi. Dilekçe Örnekleri

11 Ekim 2014 Cumartesi

Ekmek Arasi Ahlak Dersi Mi

Esra Köksal Yazdı!



Yasaklı krallığın doğuştan mahkum insanlarına kendini ifade etmek bir sıfır yenik başlamaktır hayatının derbisine. Bilmeden anlamadan modacı kesilirlerse, gözlerine ve ağızlarına yara bandı olarak şifa verebilirsin. Zira gerisi düşünce zehirlenmesi olur.

İnsanlar görüyoruz etrafımızda. Bu, yeşillik alanda ki sivrisinek sürüsü kadar klişe. Amma velakin kişiler sivrisineği değil de hatayı yeşilde arayan mantıkla çözmeye çalışınca iki bilinmeyenli denklemi, sonuca bir türlü ulaşılamıyor. Kasa hep açık çıkıyor.

Yargılanıyoruz...


 

Mesela masaya yatırılıyoruz. Farkında olmadan idam ediliyoruz haberimiz yok. Ölümüne ama...

Nemfomani ruhlunun sapkınlığı bile Amerikan toplumunda ki sakandal kriterlerine bir beden küçük geliyorken nasıl olur da masum köylüye yavuklusu battal boy görünür anlamıyorum. Bundandır mütevellit bir bakmışız ki sorgu memuruna randevumuz var. Gördüklerimiz yargıç, hokus pokusla yok edilenler de mahkeme heyeti.

Peki benim ülkem de değil mi? Kan bağı tarafından ırzına geçilip sonra suçun kadında arandığı zihniyet...

Benim yakınım da değil mi? Barklı olduğu halde dokuz baharın otuna balıklama dalan kusursuz meziyet...

Yani benim gördüğüm değil mi? Ekmek arası ahlak dersine tam porsiyon ahlaksızlık sergileyen vaziyet...

1 Ekim 2014 Çarşamba

Sahi Biz Ne Ara Ayrildik?

Dün yine rutin ve seni düşünerek geçirdiğim acılı bir günün ardından toplu taşıma araçlarına binmiş eve gidiyordum, bulduğum ilk kuytu köşeye oturdum, kimseyi görmek istemiyordum tek istediğim şey seni düşünmekti.

Neden neden neden...

Hemen elimi çantama attım telefonu kaptığım gibi beni en iyi anlayan arkadaşımı aradım. Sadece o sorgulamıyordu bizi neden niçin bittiğini. Haksızlıkları, mutsuzlukları hiç sorgulamıyordu, beni üzmek istemiyordu. Diğer insanlar gibi bencilce, empati kurmadan; "yeter üzülme unut artık şunu" deyip kenara çekilmiyordu. Aslında bunu diyenlerinki bencillik değildi sadece anlamamaları üzüyordu beni.

Sadece o dinliyordu beni ve yanımda olmaya çalışıyordu, sıkıldığı da oluyordu ama hiç hissettirmiyordu.
Ben olsam hayatta o kadar tahammül edemez, insanların üzüntülerini paylaşsam bile bu kadar sabır gösteremezken o hep yanımda oldu.

Hemen konuya girdim çok acı çektiğimi, unutamadığımı söyledim!
Her zaman ki rutin konuşmalarımızın tekrarıydı, ya da ben öyle sanıyordum ta ki o ana kadar…

 

Sahi Biz Ne Ara Ayrıldık?

 

Ağzından çıkan ilk söz; "bir aydan fazla oldu biliyorsun değil mi?" oldu!
Önce duraksadım, (ne bir ayı! o bana dönecek, dönsün, dönmeli diye içimde patlayan bir ateş ) beklentiler insanı nasılda tüketiyor!

Kim demiş; "Bir umuttur insanı yaşatan" diye!

O umut dedikleri şey darmadağın etti beni!

Sahi bir aydan fazla olmuştu.

Aslında bunu ben zaten biliyordum ama sanırım hala kabullenemediğimden olacak ki kendime itiraf edemiyordum!

39 gün, 39 gece sensiz mi kaldım ben! Senin sesini duymadan mı uyudum, sen artık hayatımda yok muydun?

Olmuyor işte olmuyor kabul edemiyorum ben bu ayrılığı.

Aslında iş yerinde gün içinde güldüğüm, arkadaşlarımla sohbet ettiğim olmuyor değildi, ama bunları senin yaptığını düşünmek beni deli ediyordu.

Ben gülebilirdim çünkü yüzüm gülse de içim kan ağlıyordu ama sen aslaaa!
Çünkü, ben gülersem kafam dağılsın diye yapıyordum bu eylemi ama sen takmadığından yapacaktın, eğer üzgünsen oturup ağlamalı isyan etmeliydin, sinemaya gitmemeliydin mesela, hayattan kopmalıydın. Ben ölüyorsam sen de ölmeliydin.

İşte bir psikopatlık örneğiyle daha karşı karşıyayız!

Sonunda bana da kafayı yedirttin ya hadi geçmiş ola…

Sevgiler
Hilal BAYAR

30 Eylül 2014 Salı

Ne Yani Simdi Her Sey Bitti Mi?

Hayatta bazı dengeler vardır sen ne yaparsan yap tutturamazsın o dengeleri… Sorun senin iyi ya da kötü olmanla alakalı değildir veya onun!

Bizimkisi de öyle birşeydi işte, bütün mesele buradaydı…

Ben çözüm odaklıydım, sen bitirme!

Sana da hak vermiyor değildim, yılların yorgunluğu vardı sende.
Yormuştu hayat seni, kimse için savaşmak istemiyor ve kapılarını kapatıyordun sonuna kadar!
Bense seviyordum seni, hayata olan kırgınlığını seviyordum, kimseye göstermediğin gözlerindeki hüznü seviyordum… güçlü durmak için taktığın o maskeyi seviyordum.

 

Ne Yani Şimdi Her Şey Bitti Mi?

 

Hayatta hiçbir şeyi takmayan ama, çokkk fazla şeyi takan o adamı seviyordum.

Başkalarına göre sevmediğin içindi bütün vazgeçişlerin; bizden, benden, senden vazgeçişlerin…

Bana göreyse yorgunluğundandı, yükün kendine ağır geliyordu bizi taşımak fazlaydı senin için!
Sana kızıyorum ama kendime daha çok kızıyorum hayatı bu kadar boşvermiş birinin peşinden gitmek niye!

Biraz da yazık ettin diyorum hani
Sana bana bize…

Sevgiler
Hilal BAYAR

26 Eylül 2014 Cuma

Ekime Kadar Yolun Var

Hilal BAYAR yazdı..



Bu aralar herkesin ruh hali Eylül gibi ne olduğun belli değil; bir soğuk bir sıcak, bir dalgalı bir durgun, bir yeşil bir sarı...

Sosyal medya hesaplarında böööğ getiren iletiler... hastayım, üşüyorum, bu havalar da neden soğudu böyle, vs vs vs Eylül'e girdik ondan olabilir mi acep diye isyan edesi geliyor insanın!

Neyse bugün konumuz aşk acısı
Hele o ayrılık acısını en derinden çekenler vay ki onların haline...

Onların iletisi geçmişine baktığınızda ise bir gün iyiyim bomba gibiyim, bir gün acıdan ölüyorum tarzında sosyal göndermeler.

Örn;

Varan 1 (Marmara'nın yüksek kesimlerine yarın kar yağış bekleniyormuş, doğanın dengesi de herkes gibi bozuldu... bu halimiz ne olacak böyle zalımın gızı)

Varan 2 (Bazen dünyanın en zor mesleğidir, kendi duygularına tercüman olmak... Gazete köşelerinde insanların duygularına tercüman olmak için yazdığın yazılar kendine fayda sağlamaz, kalemin kendine gelince beş para etmez mutsuzluktan ölürsün mesela vs vs vs... [alıntıdır! hllbyr]

Kısacası saçmalama ve ne yaptığını bilmezlik evreleri.

Soğuklar ve bulutlar kendini iyice hissettirmeye başlayıp günler kısalınca daha da illetleşiyor yalnızlık daha da acı bir hale geliyor hayat!

Mutluluktan gözlerinin içi gülen insanları ele alalım mesela, hayatında ilk defa aşık olanları; off ne kötü bir duygudur o, ilk defa aşık olmuştur o! Kendisi için acı çekenlerin acısını yeni yeni anlamaya başlamıştır... Herkese sürekli onu anlatıp durma isteği, anlatamadığı ve gururunun el vermediği dönemlerde ise içine atmaktan patladığın zamanlar...

Oysa ki ne gururu gurur mu kaldı öyle dağılmıştır ki eyyy o yüce sevgili

Sert kayaya çarpmıştır vesselam!

Zor bir karakterdir kendisi aşık olduğu kişi desen ondan zor.

Eee ne demiş Haluk Levent 'En güzel aşk zor olandır' bizimki de bu şarkıyı kendisine hayat felsefesi olarak seçmiş olacak ki izlediği yolda o yönde olmuş...

Fonda çalan müzik ritmin doruğundayken başka boyutlara geçmeye başlamış.

Müslüm Baba'dan Ahmet Kaya'ya kadar uzanabilen acılarla dolu damardan bir yol ha bi de Cansever vardı :)

Acı çekmek mecburi ya aşkın olmassa olmazıdır hani, hele ki ilk defa aşık olmuşşsan geberene kadar hakkını vermek gerek, illa sadistleşecek yani, illa mutlu günlerini düşünüp düşünüp kendine zulmedip yaşayacak acıyı son sürat ve ekliyor Aşık;'Taksim'de bir duvarda görmüştüm çok aşk var' seyyah misali...

Sonra arkadaşlar devreye giriyor ve sana kitap öneriyorlar bol bol kitap oku kafan dağılır diyorlar pardon da bu zavallı arkadaş acıdan önünü göremiyorken kitabı nasıl okuyacak be hey zalımın GIZLARI :))

Bi bakıyor aşık, sokağın ortasında ağlıyor hüngür hüngür, bu haline güler misin ağlar mısın?

Trajikomikliğin dibine vurmuş, acısı geçtikten sonra o hali gelse gözünün önüne gülmekten yerlere yatar herhalde o kadar vahim bir halde bizim ki... Çalışan içinse durum biraz daha iyi hallice diyorlar.

Kafası dağılıyormuş mesela.

Halbuki hiç de öyle olmuyor, 'acı çekmek isteyen her yerde çeker acısını!' diyor ve susma hakkımı kullanıyorum

İş arkadaşının açtığı komik bir Caps 2 saniyelik gülme sebebin olurken, bir diğer arkadaşın arka fondan bir Ferdi Tayfur şarkısı patlatıyor...

Gece hayatım bitti
o defteri kapattım
beni kutlamalısın
sigarayı bıraktım...

ulannnnn işte o an yine filmi başa sarıyorsun, bu şarkı adamı sigaraya tekrar başlatır be ve sonrasında Cengiz Kurtoğlu'ndan Hain Geceler geliyor
eee hadi gel de toparla kendini
Çalışmayanınsa vay haline kendi kendini kandırma evresi...

Uzmanların önerilerini dinleyip mutlu olmak için buz dolabında çikolata aramalar, neymiş efenim zaten bitmesi en doğrusuymuş, sonra arkasından Sertap Erener'den umrumda değil iyi ki bitti ve arkasından giden sevgilinin sosyal medya hesaplarını kurcalama nöbetleri... ve son nokta

 

Ekim'e Kadar Yolun Var

 

O ADAM BURAYA GELECEK!

Nereye geliyor be kendine gel kendine, Bu aralar Pucca'yı çok takip ediyosun belli :)
Giden gitti bitti sevmiyorum artık onu monifetosu başlıyor. Evin içinde, sokakta, her yerde deli gibi kendi kendine konuşmalar...

Çevrendekilerin 'hadi canım asla dönmezsin demi? sözlerine kesin ve net bir tavırla cevap vermeler ...

'ben mi aslaaa, hiç işim olmaz!, Başlarım böyle aşkın ızdırabına :) ' ve koca bir yalan, güçlü durma çabası! oysa ki bu performansı sahne de sergilese oscarlık oyuncu olur herhalde...

Blah blah blah

Ve yine bir gün kendi kendine konuşma nöbetleri boy gösteriyorken, Türkan Şoray'ın Kadir İnanır'a söylediği bir numaralı replik geliyor akla!

T.Şoray: Seviyorsun
K. İnanır: Sevmiyorum
T.Şoray: Seviyorsun
K. İnanır: Sevmiyorum
T.Şoray: Hayır hayır çok seviyorsun, nefret sadece aşkı gizleyen bir maskedir!

diyor sinemanın sultanı ve orada kopuyor sahne, hadi otur da ağla

Onu izleyeceğine açsana oradan bir Şener Şen filmi, 'evet yaptım ama bir sor bakayım niye yaptım :)'

Aslında aşkın kalan için en acı tarafı ve tek kabullenemeyiş de şu oluyor, sevgilinin kendisini toparlaması için şekilden şekile girip, hırçınlaşıp saatlerce dil döküp, yırtınırken karşılığında aldığın tek cümle 'sen bilirsin gidebilirsin' oluyor! Verdiğin emek 2 saniye içinde çöp!

Bu nasıl bir umrum dışılıktır arkadaş!

Sen orada yırtınırken sakin bir ses tonu, gayet relax takılan bir narsist sana good byyyy diyor

Susması ona asalet, ilişkisine emek veren sana ise sıradanlık katıyor :)))) Hayır o değil de, haklıyken haksız duruma düşmekte cilvesi oluyor bu işin...

Eee gel de şimdi yine Türkan Sultan'dan patlatma bir replik daha!

AL YAZMALIM SELVİ BOYLUM...

Sevgi neydi?
Sevgi iyilikti, dostluktu, sevgi emekti..
Durursam bir daha kurtulamam..
Ziyanı yok, gülüşü yeter bize..
Yüreğim kaydıysa günah mı?..
Çamura saplansam yardıma gelir misin?..
Elini tuttum sıcacıktı, yüreği elindeymiş gibi..
Elinden tutuversem benimle gelir mi?
Seninim işte, alıp götürsene beni..
Elveda asya, elveda selvi boylum al yazmalım, elveda..
Bitmemiş türküm benim..

Hadi gel de şimdi kendini balkondan aşağı atma :D

Ve sonra yavaş yavaş kabulleniş başlıyor, tam da Eylül Ekim'e doğru yol alırken.

Ağlama nöbetleri daha da durgunlaştırıyor insanı, daha sakin oluyorsun ve Ekim'de geçiyor sonra Kasım geliyor

(Sweet November) 'Kasımda Aşk Başkadır' filminden bir kesit ve o harika müzik eşliğinde küçük bir tebessümle yeni bir hayat diliyorsun kendine ve hayat felsefeni fısıldıyorsun usulca,

Live for power, pride and honour... ( güç, onur, ve gurur)

Sevgiler
Hilal BAYAR

9 Eylül 2014 Salı

Her konuyu yaşadıklarıma

Evin yazdı..



Bugün başlayacağım, okuyacağınız hikayelerimin %99’u gerçek; %1’lik kısmı yalandır. Gerçeği yalanı ayırt etmek sizin elinizde.. Yazdıklarımda kendinizden birer parça bulacağınıza eminim.
Kafalarımız, kalplerimiz beğenilme,dikkat çekme, ilgi odağı olma vb. gibi şeyler üzerine odaklı çalışıyor resmen. Bir kız olarak her fırsatta aşka dair kitaplar okudum, filmler seyrettim, düşündüm kendi kendime kalbimle savaştım; aşkı, sevgiyi, cinselliği, sadakati ve ihaneti anlamaya çalıştım. Daha doğrusu anlamaya çalıştığım şey bu çetrefilli dünyanın içindeki anlaşılması bi o kadar zor insan topluluğuydu. Bir elin beş parmağı bir değil elbette demişler ama bunu bile bile de hata yapan tek insan ben değilimdir herhalde ?
Neredeyse her kız hayatına giren bir erkek yüzünden, Türkiye nüfusundaki 38 milyon erkeği hiçe sayıp, elinin tersiyle itiyor. Ben bunu her ne kadar hata olarak görüp, başkası için konuşsam da; ben bu hatayı defalarca yapmış bir insanım.
Yazıma bana her zaman destek olan arkadaşlarımla devam etmek istiyorum. Bizimle gülen, bizimle ağlayan, hele ki konu bir erkekse defalarca telefonda çekiştirilen; yetmeyip yüz yüze ikinci toplantısını yapabileceğimiz kısacası beraber dertleşebileceğimiz arkadaşlarımız hepimizin vardır.. Yani düştüğünde hemen oracığa senin yanına kendini bırakıveren.. Ben kendimi çok şanslı hissediyorum bu konuda. Öyle arkadaşlarım var ki. Her şeyi benimle beraber yaşayan; sevincime sevinçle, üzüntüme üzüntüyle yaklaşan..



Ve birde yaşadıklarımı satırlara dökmemde bana destek olanlar.. Sizler iyi ki varsınız benim için çok özelsiniz. Hele içlerinden hayatıma yeni giren bir tanesi var ki; bu düşüncemi ilk bilen, ilk duyan.. Buradan ona kısa bir not: Zaman ne gösterir hiç bilmiyorum ama olur da sende benden gidersen bendeki yerin hiç değişmeyecek. Benim için çok değerlisin.
Ne kadar teşekkür etsem de onlara içimdeki sevgiyi hiç anlatamadım. Hak vermelisiniz ki dilde bir yere kadar iş görüyor. Her ilişki başında “Bu sefer doğru insanı buldum” diye etrafa gülücükler saçıp, hüsranla bittiğinde ağlayarak “Bitti yine olmadı” diye saatlerce az ağlamadım onların başında. Her konuyu yaşadıklarıma bağlayıp yorum yapsınlar diye az çabalamadım (Bu sanki biraz ego tatmini gibi bir durum oluyor ama neyse artık). Eski sevgililerim görsün ne yaptığı, ettiğimi diye benimle facebookta az yorumlaşmadılar, benimle camlarda az yol gözlemediler, az mı sabahlara kadar benimle oturup dertleştiler. Neler ettim ben sizlere daha aklıma gelmeyen. Asla hakkınızı ödeyemem..
İsterdim ki bir ayrılık yaşadığımda arkadaşlarımla paylaştığım gibi bunu burada kaleme dökebileyim ama artık bir sona bağlamam lazım. İlk yazım olduğu için beni mazur görün, daha güzellerinde görüşmek dileğiyle..

8 Eylül 2014 Pazartesi

seviyorum.sokaklarda yankılanan şiirin

Fatmanur Kandemir Yazdı!



Bir gün delice yağmurlar yağsa , ben sokaklara çıksam.Sokakların bir şiiri vardır ki yağmur varken dile gelir.Yağmurdan kaçanlar değil, yağmuru iliklerine kadar hissedenler işitir bu şiiri.İşitmeyenler sokakları geçilip gidilen yerler olarak görürler ne yazık ki.
Yağmur kıpır kıpır eder insanların içini ve nisan yağmurları.
Şimşekli geçer çoğu zaman , aslında bu şimşek kışa elveda müziğidir, baharın habercisi.
Şemsiyenin altında duyduğumuz o sesler ,ve yeniden güm.





Hiç de yabancı gelmiyor bana , sanki bir yağmur sonrası renk cümbüşünün , gök kuşağının habercisi bu,
Banı kar mı seversin yağmuru mu deseler .Kar kışın habercisidir diyorum. Ama yağmur gizli kapılar gibidir.Hiç bilemezsin, sonbaharın habercisi de olabilir, ilkbaharın başlangıcı da .. Ben yağmuru severim dedim.
Ayrıca benim için sürprizdir yağmur.Bir bakmışsın Bir fırtına , bir yağmur. Sanırsın ki kara kış geliyor.Ama az sonra gelecek olan gök kuşağından habersizsindir sen aslında.
Ya da hafif bir yağmur, sanırsın ki güneş açacak ama sonbaharın habercisi de olabilir.
Ben yağmur yağarken ıslanmayı da seviyorum.sokaklarda yankılanan şiirin sesini duymak için …
Ama biliyorum ki her mevsim bir başka güzel.Yağmurun olduğu kadar karın da anıları vardır bende…

29 Ağustos 2014 Cuma

devasa çelişkilerinden elektriksizlik

Esra Köksal kaleminden...



Bazıları çift sarısız mizaçlarının son demini yaşarken hata raporu veren hayatları gözlerinin önünden geçer slayt halinde..
Senin için azendelerden ne büyücüler getirttim. Ne de beni konuk edecek dest-i izdivaç programları aradım kapı kapı. Ne karakter pusulalığı yapamadığın yaşamından etkilendim. Ne de ellerimi açtım göklere illaki de sen diye taraf tuttum tribünlerde.
İtin duası kabul olsaydı gökten kemik yağardı..
Sana alman kurdunun ne kediye gösterdiği şevkati verebilirim. Ne de sana pandoranın kutusu olabilirim.
Cebin dolu diye üzerimde etiketim var sanacaksın. Sonra da bozuk sicilinin can çekişmesinde en iyi insan rolünü canlandıracaksın. Teknisyenliğinin devasa çelişkilerinden elektriksizlik saçacaksın kısa devrelerinde. Üstüne benden zat-ı şahanen olmamı bekleyeceksin.

 

Zat-ı Şahanem Olamazsın
Hem baştan pazarlıkta Kayseriliyi geçeceksin. Hem de etin filetoluk yerine deyimi yerindeyse bayılacaksın. Buna diyecek sözüm olsa olsa "bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu" olur.
Utanmazlık silsilesi ile doğan, ardından mizacının en ıssız sokağında çiğlik yapar. Sonra da benden merhamet bekler. Benden sana ne merham gelir, ne de ferman…Senin için kişiliğimi yeni baştan ekip domates niyetine 3 kilosu 1 liraya da satamam. Kimseler darılmasın gücenmesin. Ne satılmış askeri olurum ne de zat-ı şahanesi..

10 Ağustos 2014 Pazar

daha düzenledi. Amerikan ordusu,

ABD insansız hava araçları ve jetleri Erbil yakınlarında IŞİD'e bir saldırı daha düzenledi.

Amerikan ordusu, Irak'ın kuzerindeki Irak Şam İslam Devleti IŞİD'i hedef alan yeni hava saldırıları düzenlediğini açıkladı.

Operasyonda, savaş uçaklarının yanı sıra insansız hava araçlarının kullanıldığı ve Şengal dağında mahsur kalan Ezidilere saldırı düzenleyen zırhlı araçların hedef alındığı bildirildi.

ABD Başkanı Barack Obama, geçen hafta orduya Irak'ta ilerlemesini durdurmak üzere IŞİD'e saldırı düzenlenmesi emri vermişti.

Bu arada mahsur kalan Ezidilere yardım malzemesi ulaştırmak için çabalar da sürüyor.

Fransa hükümetinin yardım çalışmalarına nezaret etmek üzere Irak'a giden Dışişleri Bakanı Laurent Fabius, krizi görüşmek üzere Bağdat'ta.

Fabius, Irak'ın radikal İslamcılarla savaşabilmesi için "geniş bir birlik hükümetine" ihtiyaç duyduğunu söyledi.

Fabius daha sonra cihat savaşçılarının tehdidi altındaki Erbil'e geçecek.

ABD ordusunun ardından İngiltere de, Kuzey Irak'a havadan insani yardım yapmaya başladığını açıkladı.

MAHMUR, PEŞMERGE VE PKK'NIN KONTROLÜNDE

Öte yandan, Irak Şam İslam Devleti'nin (IŞİD) elindeki Mahmur ilçesinin üç gün süren çatışmanın ardından Peşmerge ile Kandil’den gelen PKK'lıların kontolüne geçtiği bildirildi.

Ağır silahlarla IŞİD'e saldıran Peşmerge, Mahmur içlerine kadar ilerledi. Peşmerge ile IŞİD militanları arasındaki çatışmalar, ilçe merkezinde sürüyor. Peşmerge kaynakları, Mahmur'u IŞİD militanlarından tamamen temizleyene kadar operasyonun sürdürüleceğini kaydetti. Nüfusu ağırlıklı Kürt olan Mahmur, Erbil'in 60 kilometre güneybatısında bulunuyor.

ise %66.7 Buna göre; Recep

Türkiye 12. Cumhurbaşkanını seçmek için sandık başına gitti. Sandıklar kapandı ve ilk sonuçlar gelmeye başladı. Saat 19.35 itibari ile açılan sandık %92.0, katılım oranı ise %66.7

Buna göre;

Recep Tayyip Erdoğan:%53.3

Selahattin Demirtaş:%9.0

Ekmeleddin İhsanoğlu:%37.7

2 Ağustos 2014 Cumartesi

yelken açmak istiyorum. Ama

Acılar mesken tutmuş yüreğimi, gitmek nedir bilmezler.
Mutluluk kaybetmiş yollarımı. Sigaradan tütün yerine keder çekerek öldürüyorum içimde kalan son umudu yavaş yavaş. Yollarımı kaybeden mutluluğa içiyorum bu gece.
Gözlerimdeki denizi yüreğimdeki okyanusa döküyorum acılarımı boğmak istercesine. Hep içinde çırpındığım o okyanusa tüm acılarımı bırakıp huzurdan bir gemi yapıp mutluluğun kıyısına yelken açmak istiyorum.

21 Haziran 2014 Cumartesi

gün oyunun bir

H. İ YAZDI!



"her geçen yıl biraz daha yaşlanıyorum" nereden geldi o ses? 18 yaşında belki şımarık diyeceğiniz bir genç kızdan geliyor bu ses. peki derdi neymiş bu kızın ne diye boyundan büyük laf eder olmuş diyorsunuz, kim bilir belki de haklısınız ama ön yargılarınız beyin hücrelerinizi yıkmadan önce size diyeceğim bir meselem var. korkularımızın gün geçtikçe hayat meşgalesi denen yapay güncellemeler sayesinde artış gösterdikleri söylenir. peki gençler bu korkulardan gereken nasibi alıyorlar mı dersiniz. bilmem; buna siz karar vereceksiniz.. biz gençler önümüze bir örnek almayı, denenmiş kanıların üzerinden gitmeyi pek severiz, bir bakıma bize otlakçı diyebilirsiniz. ama aynı zamanda kendimizi kahraman gibi göstermeye de bayılırız. ama bu küçük mizah gösterimizde bize düşen roller sınırlı. çünkü rolleri dağıtan yönetmen bizi pek de umursamıyor diyelim. bize düşen rolleri hakkıyla yerine getirmemize rağmen gerçek kazananlar ya sahne ya dekor ya da ipe sapa gelmez kurgucular oluyor.

Her Geçen Yıl Biraz Daha Yaşlanıyorum

biz de arda kalan korkularla kendimizi avutuyoruz; ama unuttuğumuz bir şey var. bizim bıraktığımız o korkular ilerde mezar taşımızda boy gösteriyor. bir şeyleri atlıyoruz gibime geliyor. belki de durduğumuz yer yanlıştır ya da ne bileyim bu da bir yönetmenin oynattığı korku filmidir, zaman içinde hayat; hayat içinde mizah. her geçen gün oyunun bir kuklası olmak yerine neden uzaktan izlemeyi tercih etmiyoruz? bunu oynatan yönetici biz değiliz niye başka tarlanın ağacını biz suluyoruz. sistem yanlışlığını hiç mi fark etmiyoruz. küçük bir çocuğun elindeki bebeği korumak bize mi kalmış; o bebeğin oyuncak olduğu hiç mi aklımıza gelmiyor, çocuğu korumak varken sahte bir dekor için yanıp tutuşuyoruz. diğer taraftan bu mizah sahnemizi bırakalım da yönetmen kendi oynasın; tek kişilik bebe kadrosu kursun. unutmayın gerçek hayatta ta korkulacak epey konu var. çekilin kardeşlerim bu sahneden çekilin...

17 Haziran 2014 Salı

Der Ki Insan

İPEK AĞLAMAZ YAZDI!



DER Kİ İNSAN



Bahanedir hayat
Çiçek bahçeleri sıkıdır
İnsanlar yorucudur bu hayatta
Zaman haindir bakışlarda
O zaman der ki insan
Bir avuç toprak
Özgürlüktür

2 Mayıs 2014 Cuma

Neden Solak Oluruz

Tüm zamanlarda beynin baskın tarafını kullanan insanlar sağlak ya da solak olarak adlandırılmıştır.Sağ tarafını daha çok kullanan insanlar daha fazla da olsa solak olan insanlar dünya nufüsünüjn %10 unu oluşturur.İngilizce’de sol anlamındaki “left” kelimesi, zayıf ve kullanışsız anlamında eski İngilizce’de kullanılan “left” kelimesinden türetilmiştir. Sağ anlamındaki “right” ise haklılık ve doğruluk anlamında da kullanılır. Türkçe’de de öyle değil mi? Sağ hem canlı ve hayatta anlamında kullanılır, hem de sağlıklı, sağlam gibi sıfatların kökünü oluşturur, solun ise soluk gibi bir sıfatın kökünü oluşturma dışında sadece bir nota ile isim benzerliği vardır.İslam dininde de insanlar yemek yemek gibi bir çok faaliyetine sağ elle başlar.



İnsanların neden solak olduğuna gelirsek;

Bir teoriye göre solak olmak anne rahmindeyken çocuğun hangi elinin ağzına daha yakın olduğuyla ilgilidir.Bir teoriye göreyse annenin hamileyken daha çok radyasyona maruz olup olmadığıyla ilgilidir.Son zamanlarda ise solak insan sayısı azalmaktır.Çünkü bir çok ebeveyn küçük yaşta çocuğuna sağ eli kullanması konusunda eğitmektedir.

Neden Solak Oluruz

Bilimsel araştırmalara göre sol elini kullanan insanlar 8 yıl oranında daha az yaşamaktadır. Bunun sebebi olarak da sol elini kullanan insanlarda diyabet (şeker hastalığı),bağırsak hastalıkları ve migrenin daha çok görülmesi öne sürülüyor.Aslında ebeveyinlerin çocuklarını sağ el konusunda uyarmasının sebeplerinden biri dinimizin öğütleridir.Dinimizin öğütleme sebebi ise solak insanlardaki görülen hastalığın çoğunluğudur.Fakat ipe boncuk dizdirme,beynin iki tarafını da kullanmaya zorlayan faaliyetler çocuk sağlığını olumsuz etkiler.

8 Nisan 2014 Salı

Hayat Ahiret Icin Mi

Damla Aman yazdı!



Bir gün o hayallerimdeki insanı bulup o daldığım kişiyle mutlu olacağımı düşünüp dururdum. Ama ne yazık ki öyle olmuyor mutlu olduğum dediğin zaman hayatına öyle biri girer senin hayatını zindan eder. Aşk bilmeden sevip onun için bütün fedakarlığı yapıp durursun. Ne zaman o senin için fedakarlık yaptı peki? Yapmaz çünkü o hep kendini fedakarlık yaptı bilir. Ona göre sen düşüncesizsin neden mi? Onunla zaman geçirmek istersin, onunla mesajlaşıp uyuya kalmak , onunla hayaller kurup ve o hayallerinin onunla gerçekleşmesini istersin.Ama o sana ben kendime bile zaman ayırmıyorum mutlu değilim gelme üzerime of sıkıldım deyip başından salar seni.Sen ise bir kenara geçip usulca ağlarsın sessizce çünkü kimse seni duymasın,ağladığını görmesin.Sıkıntıların olur ne ailene söylersin nede sevdiğine çünkü onların üzülmesini istemezsin.Onlara bir zarar gelse o zarar veren kişinin canını acıtırsın çünkü sevdiklerin senin için o kadar değerlidir ki .



Kıskanırsın sevdiklerini onlara o kadar samimi olunmasından nefret edersin bazılarımız bunu belli ederek bazılarımız ise bunu içinde yaşayarak kendi kendini yiyerek yaşar.Mutluluğun ne zaman geleceği de belli olmaz o kadar hayattan vazgeçmişken bir anda başka şeylerden mutlu olursun şiir yazmaktan, kitap okumaktan ,spor yapmaktan, gezmekten gibi vb. şeyler .Mutsuzluğunda ne zaman geleceği belli olmaz hayatında o kadar mutlusundur ki bir dakikalığına başkası boza verir.Herkes hayatını tozpembe görmeye çalışır.Bir gözlük takarız ve hayatta olup bitenlerden haberimiz olmaz çünkü biz onları görmeyiz umursamayız.Evet hayatımız hep karmaşıktır çünkü anne karnında başlar dünyaya geldiğinde ağlarsın neyin ne olacağını bilmeden çocuk yaşına geliriz okul hayatı başlar ilkokul,ortaokul,lise,üniversite sonra bir bakmışın hayata atıldın bu sefer iş hayatı başlar .Erkeklerin ilk öncelikle askerlik o bitecek çalışmaya başlayacak ,yuva kuracak ve ne olduğunu anlamadan herkes dünyaya veda edecek işte hayat bu doğarız çile çekeriz bir şeyleri yapmaya çalışırız kariyer yaparız ama hep şunu unuturuz dünya hayatında o kadar iş yaptın peki ya ahiret bunun için ne yaptın? Düşünüp dururuz ama ne yaptığımızı bizde bilmiyoruz ne yaptık ,neyle uğraştık …Belki de Allah’ımızın verdiği canı boş şeylerle uğraşıp ,kendimizi yıpratarak harcamışızdır.

7 Şubat 2014 Cuma

Muslumanlik aslinda nedir

Eren Çakmak Yazdı!



Yazının orjinalini görmek için buraya tıklayın.

Üstteki soruya hepinizin vereceği bir cevap vardır. Bundan eminim. Ama sizlere belki de doğru bildiğiniz yanlışları anlatacak bir yazı yazacağım.

Müslümanlık kılıçla kafa kesme, ya da intihar bombacısı olmak mı? Bence bunların hiçbiri değil. Müslümanlık günde 5 vakit Namaz kılmak, paran varsa Hac’a gitmek, Ramazan ayında oruç tutmak, kurban kesmek, Zekât vermekte değil. Evet, bu saydıklarım Müslüman’ın yapması gerekenler. Ancak unuttuğumuz ince bir nokta var. Bu yaptığımız vazifelerin sadece iki tanesi çevremizdeki insanlara fayda sağlıyor. Kurban kesip, Zekât verdiğiniz zaman çevrenizde bulunan fakir insanların sevinmesini sağlar. Peki, ya diğerleri! Hepsini kendimiz için yapıyoruz. Sizce Allah’ın yaptığımız bu ibadetlere ihtiyacı var mı? Tabii ki de yok! Bu yaptığımız vazifeler kendimizi kurtarmak için harcadığımız çabadır. Çevremizde bulunan insanlar için ne yapıyoruz peki? Ben söyleyeyim hiçbir şey yapmıyoruz. Sadece ben varım düşüncesi ile hareket ediyoruz. İşte bizim kimliğimiz olan Müslümanlık bu noktada kırılıyor. Sadece ben varım düşüncesi Müslümanlığın hiçbir tarafıyla örtüşmüyor. Ben varım düşüncesi artık hayatımızın bir parçası olmuş. “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın.” Sözü bir Yahudi sözüdür. Bir Müslüman’ın bunu kendine rehber edinmesi doğru mudur sizce? Elbette yanlıştır. Ama biz bunu hala uygulamaya devam ediyoruz. Hatta her gün yaşanılan bir olayı örnek göstereyim size. Bir adam gelir arabasını bir sokağa park eder. İnip arabasından işini halletmeye gider. Ama düşünmediği bir nokta vardır. Onun arkasından gelen araba o sokağa girmek için dönüş yapmak ister. Arabayı park eden adam ise yanlış park ettiği için, ondan sonra gelen kişiyi düşünmediği için o adam oraya dönüş yapamaz.

Müslümanlık Nedir





Bu günlük hayatta yaşanılan basit bir örnek. Bu basit örnek bile ben varım düşüncesini tamamen açıklayabiliyor. İnsanlar birbirlerini düşünmeden hareket ediyorlar. ‘‘Ben Müslüman’ım!’’ Diyorlar ancak Müslümanlığın en büyük vazifelerinden olan kardeşlik bağını unutuyorlar. Bir zinciri düşünün. O, zincirin bir halkası zayıf ve çürükse diğer halkalar çok sağlamda olsalar o zincir kopar. Çünkü bu iş tüm halkaların dayanıklılığına bağlıdır. Bizlerde yaşantımızda bütün halkaları sağlam yaparsak ancak bir halkamız çürük olursa en sonunda bir yerde o zincir kopar ve bozulur. Şuanda yaşadığımız ve hayatımıza uyguladığımız model Batılılaşma denilen saçmalığın eseridir. Kardeşlik bağı bizim hem mensup olduğumuz dinin hem de gelenek ve göreneklerimizin başlıca temelidir. Bizler Müslümanlığın adeta simgesi olan kardeşlik bağını yeniden güçlendirebilmek için geç kalmış sayılmayız. Hele ki bu zamanlarda buna daha çok ihtiyacımız var. Hayatımızdaki halkaları yeniden kontrol edelim. Eğer bir yerde çürüklük varsa onu tamir etmek için çaba gösterelim. Kardeşlik bağına her zaman ihtiyacımız vardır! Bunu unutmayalım. Ve Hazreti Peygamberimizin şu Hadis’i kulağımıza küpe olsun. ‘‘Birbirinizi sevmedikçe hakiki Müslüman olamazsınız!’’ Bu Hadis’i Kutsi’de kardeşliğin önemini Peygamberimiz böyle vurguluyorken bizler nasıl olurda onun bu kadar önem verdiği şeyi kulak arkası ederiz. Önce silkelenip kendimize gelelim. Hayatımızı ve yaşantımızı gözden geçirelim bir eksik varsa hele ki bu konuda onu kesinlikle onarmaya çalışalım. Bu eksikliği bizden uzaklaştırması için yüce Rabbimize dua edelim. Bu yüzden daha önce kırdığımız kalp var ise kırılan kalbi onarmak için çaba harcayalım. Ve o kişiden helallik isteyelim. Kalp kırmanın Kâbe’yi yıkmaya eşdeğer olduğunu unutmayalım. Yaşantımızı ona göre planlayıp uygulayalım. Kardeşlik duygularının fidanını hep birlikte tekrar dikersek yeşereceği günleri de hep beraber görürüz.

Muslumanlik aslinda nedir

Eren Çakmak Yazdı!



Yazının orjinalini görmek için buraya tıklayın.

Üstteki soruya hepinizin vereceği bir cevap vardır. Bundan eminim. Ama sizlere belki de doğru bildiğiniz yanlışları anlatacak bir yazı yazacağım.

Müslümanlık kılıçla kafa kesme, ya da intihar bombacısı olmak mı? Bence bunların hiçbiri değil. Müslümanlık günde 5 vakit Namaz kılmak, paran varsa Hac’a gitmek, Ramazan ayında oruç tutmak, kurban kesmek, Zekât vermekte değil. Evet, bu saydıklarım Müslüman’ın yapması gerekenler. Ancak unuttuğumuz ince bir nokta var. Bu yaptığımız vazifelerin sadece iki tanesi çevremizdeki insanlara fayda sağlıyor. Kurban kesip, Zekât verdiğiniz zaman çevrenizde bulunan fakir insanların sevinmesini sağlar. Peki, ya diğerleri! Hepsini kendimiz için yapıyoruz. Sizce Allah’ın yaptığımız bu ibadetlere ihtiyacı var mı? Tabii ki de yok! Bu yaptığımız vazifeler kendimizi kurtarmak için harcadığımız çabadır. Çevremizde bulunan insanlar için ne yapıyoruz peki? Ben söyleyeyim hiçbir şey yapmıyoruz. Sadece ben varım düşüncesi ile hareket ediyoruz. İşte bizim kimliğimiz olan Müslümanlık bu noktada kırılıyor. Sadece ben varım düşüncesi Müslümanlığın hiçbir tarafıyla örtüşmüyor. Ben varım düşüncesi artık hayatımızın bir parçası olmuş. “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın.” Sözü bir Yahudi sözüdür. Bir Müslüman’ın bunu kendine rehber edinmesi doğru mudur sizce? Elbette yanlıştır. Ama biz bunu hala uygulamaya devam ediyoruz. Hatta her gün yaşanılan bir olayı örnek göstereyim size. Bir adam gelir arabasını bir sokağa park eder. İnip arabasından işini halletmeye gider. Ama düşünmediği bir nokta vardır. Onun arkasından gelen araba o sokağa girmek için dönüş yapmak ister. Arabayı park eden adam ise yanlış park ettiği için, ondan sonra gelen kişiyi düşünmediği için o adam oraya dönüş yapamaz.

Müslümanlık Nedir





Bu günlük hayatta yaşanılan basit bir örnek. Bu basit örnek bile ben varım düşüncesini tamamen açıklayabiliyor. İnsanlar birbirlerini düşünmeden hareket ediyorlar. ‘‘Ben Müslüman’ım!’’ Diyorlar ancak Müslümanlığın en büyük vazifelerinden olan kardeşlik bağını unutuyorlar. Bir zinciri düşünün. O, zincirin bir halkası zayıf ve çürükse diğer halkalar çok sağlamda olsalar o zincir kopar. Çünkü bu iş tüm halkaların dayanıklılığına bağlıdır. Bizlerde yaşantımızda bütün halkaları sağlam yaparsak ancak bir halkamız çürük olursa en sonunda bir yerde o zincir kopar ve bozulur. Şuanda yaşadığımız ve hayatımıza uyguladığımız model Batılılaşma denilen saçmalığın eseridir. Kardeşlik bağı bizim hem mensup olduğumuz dinin hem de gelenek ve göreneklerimizin başlıca temelidir. Bizler Müslümanlığın adeta simgesi olan kardeşlik bağını yeniden güçlendirebilmek için geç kalmış sayılmayız. Hele ki bu zamanlarda buna daha çok ihtiyacımız var. Hayatımızdaki halkaları yeniden kontrol edelim. Eğer bir yerde çürüklük varsa onu tamir etmek için çaba gösterelim. Kardeşlik bağına her zaman ihtiyacımız vardır! Bunu unutmayalım. Ve Hazreti Peygamberimizin şu Hadis’i kulağımıza küpe olsun. ‘‘Birbirinizi sevmedikçe hakiki Müslüman olamazsınız!’’ Bu Hadis’i Kutsi’de kardeşliğin önemini Peygamberimiz böyle vurguluyorken bizler nasıl olurda onun bu kadar önem verdiği şeyi kulak arkası ederiz. Önce silkelenip kendimize gelelim. Hayatımızı ve yaşantımızı gözden geçirelim bir eksik varsa hele ki bu konuda onu kesinlikle onarmaya çalışalım. Bu eksikliği bizden uzaklaştırması için yüce Rabbimize dua edelim. Bu yüzden daha önce kırdığımız kalp var ise kırılan kalbi onarmak için çaba harcayalım. Ve o kişiden helallik isteyelim. Kalp kırmanın Kâbe’yi yıkmaya eşdeğer olduğunu unutmayalım. Yaşantımızı ona göre planlayıp uygulayalım. Kardeşlik duygularının fidanını hep birlikte tekrar dikersek yeşereceği günleri de hep beraber görürüz.

Muslumanlik aslinda nedir

Eren Çakmak Yazdı!



Yazının orjinalini görmek için buraya tıklayın.

Üstteki soruya hepinizin vereceği bir cevap vardır. Bundan eminim. Ama sizlere belki de doğru bildiğiniz yanlışları anlatacak bir yazı yazacağım.

Müslümanlık kılıçla kafa kesme, ya da intihar bombacısı olmak mı? Bence bunların hiçbiri değil. Müslümanlık günde 5 vakit Namaz kılmak, paran varsa Hac’a gitmek, Ramazan ayında oruç tutmak, kurban kesmek, Zekât vermekte değil. Evet, bu saydıklarım Müslüman’ın yapması gerekenler. Ancak unuttuğumuz ince bir nokta var. Bu yaptığımız vazifelerin sadece iki tanesi çevremizdeki insanlara fayda sağlıyor. Kurban kesip, Zekât verdiğiniz zaman çevrenizde bulunan fakir insanların sevinmesini sağlar. Peki, ya diğerleri! Hepsini kendimiz için yapıyoruz. Sizce Allah’ın yaptığımız bu ibadetlere ihtiyacı var mı? Tabii ki de yok! Bu yaptığımız vazifeler kendimizi kurtarmak için harcadığımız çabadır. Çevremizde bulunan insanlar için ne yapıyoruz peki? Ben söyleyeyim hiçbir şey yapmıyoruz. Sadece ben varım düşüncesi ile hareket ediyoruz. İşte bizim kimliğimiz olan Müslümanlık bu noktada kırılıyor. Sadece ben varım düşüncesi Müslümanlığın hiçbir tarafıyla örtüşmüyor. Ben varım düşüncesi artık hayatımızın bir parçası olmuş. “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın.” Sözü bir Yahudi sözüdür. Bir Müslüman’ın bunu kendine rehber edinmesi doğru mudur sizce? Elbette yanlıştır. Ama biz bunu hala uygulamaya devam ediyoruz. Hatta her gün yaşanılan bir olayı örnek göstereyim size. Bir adam gelir arabasını bir sokağa park eder. İnip arabasından işini halletmeye gider. Ama düşünmediği bir nokta vardır. Onun arkasından gelen araba o sokağa girmek için dönüş yapmak ister. Arabayı park eden adam ise yanlış park ettiği için, ondan sonra gelen kişiyi düşünmediği için o adam oraya dönüş yapamaz.

Müslümanlık Nedir





Bu günlük hayatta yaşanılan basit bir örnek. Bu basit örnek bile ben varım düşüncesini tamamen açıklayabiliyor. İnsanlar birbirlerini düşünmeden hareket ediyorlar. ‘‘Ben Müslüman’ım!’’ Diyorlar ancak Müslümanlığın en büyük vazifelerinden olan kardeşlik bağını unutuyorlar. Bir zinciri düşünün. O, zincirin bir halkası zayıf ve çürükse diğer halkalar çok sağlamda olsalar o zincir kopar. Çünkü bu iş tüm halkaların dayanıklılığına bağlıdır. Bizlerde yaşantımızda bütün halkaları sağlam yaparsak ancak bir halkamız çürük olursa en sonunda bir yerde o zincir kopar ve bozulur. Şuanda yaşadığımız ve hayatımıza uyguladığımız model Batılılaşma denilen saçmalığın eseridir. Kardeşlik bağı bizim hem mensup olduğumuz dinin hem de gelenek ve göreneklerimizin başlıca temelidir. Bizler Müslümanlığın adeta simgesi olan kardeşlik bağını yeniden güçlendirebilmek için geç kalmış sayılmayız. Hele ki bu zamanlarda buna daha çok ihtiyacımız var. Hayatımızdaki halkaları yeniden kontrol edelim. Eğer bir yerde çürüklük varsa onu tamir etmek için çaba gösterelim. Kardeşlik bağına her zaman ihtiyacımız vardır! Bunu unutmayalım. Ve Hazreti Peygamberimizin şu Hadis’i kulağımıza küpe olsun. ‘‘Birbirinizi sevmedikçe hakiki Müslüman olamazsınız!’’ Bu Hadis’i Kutsi’de kardeşliğin önemini Peygamberimiz böyle vurguluyorken bizler nasıl olurda onun bu kadar önem verdiği şeyi kulak arkası ederiz. Önce silkelenip kendimize gelelim. Hayatımızı ve yaşantımızı gözden geçirelim bir eksik varsa hele ki bu konuda onu kesinlikle onarmaya çalışalım. Bu eksikliği bizden uzaklaştırması için yüce Rabbimize dua edelim. Bu yüzden daha önce kırdığımız kalp var ise kırılan kalbi onarmak için çaba harcayalım. Ve o kişiden helallik isteyelim. Kalp kırmanın Kâbe’yi yıkmaya eşdeğer olduğunu unutmayalım. Yaşantımızı ona göre planlayıp uygulayalım. Kardeşlik duygularının fidanını hep birlikte tekrar dikersek yeşereceği günleri de hep beraber görürüz.

Hucre 7 Mucizesi Film Konusu

Konuyu tam okumak için: miracle in cell no 7 konusu

Sakine Erdoğan Yazdı!



üney Kore film sevenleri çok ağlatacak film bizzat denedim gördüm.İzlemeyenlere de şiddetle tavsiye ediyorum. Hiç Kore filmi izlememiş biri için ideal bu film. Oyunculukların çok iyi olduğu yapıtta senaryonun güzelliği de ön plana çıkıyor. Ben ağlamam diyenlerin bile gözlerini dolduracak. Gerçekten mucize dediğim film fakat IMDB puanı hakkında konuşmadan edemeyeceğim. Bence oldukça düşük böyle bir eser,böyle bir senaryo, böyle harika oyunculuklar daha fazlasını hak ediyor… Baba ile kız arasındaki sevgiyi,aşkı,sadakati,güveni dokunduran türden film. Adaletsizliği de gözler önüne seriyor. Dostluklara yeni boyut kazandırıyor. Minik kızın rolünü ayakta alkışlıyorum. Büyümüşte küçülmüş bu kızı izlerken ısırmak istiyor insan:) Dram-komedi alanında başarılı bir yapıt.

Hücre 7 Mucizesi Film Konusu





Konusuna gelirsek zihinsel engelli bir baba işlemediği suç yüzünden hapse giriyor. Ve 7. hücrede kalıyor. Kızını deli gibi seven yong-goo henüz çok küçük Ye-sung’undan ayrılamaz. Hücredeki mahkumlarında yardımıyla hücreye kızı sokuyorlar. Hücredeki mahkumların sempatisiyle film her insan özünde iyidir temasını işliyor. Filmi izlediğimde tek boşluk bulduğum şey kızın annesini hiç göstermediler. Eğer öldüyse yada bırakıp gittiyse bu konuya hiç değinilmedi. Üstünkörü anlatılmasını daha uygun bulurdum. Film hakkında daha fazla bilgi vermek istemiyorum fakat içinize işleyecek sıcak bir hikaye olduğundan şüpheniz olmasın. Her sarı balon gördüğünüzde tebessüm edeceğiniz bir film. Evet itiraf ediyorum bende o sarı balon tellerden kurtulsaydı diye hala keşke diyorum. Eğer sizde hem ağlamak hem gülmek istiyorsanız,bugün ne izlesem diyorsanız size tavsiyem kesinlikle bu film. Hayata olan bakış açınızı değiştirecek bir baba ile kız arasındaki incecik bağları hissettirecek. Filmi izledikten sonra babanızın yanağına bir öpücük kondurmayı unutmayın:) Neden daha önce izlemedim ben bu filmi diyorsanız eğer hemen izleyin.İyi seyirler. Mutlu günler, umutlu yarınlar.



Hücre 7 Mucizesi Film Oyuncuları





Ryu Seung-Ryong
Kal So-Won
Dal-su Oh
So Yang-Ho
Man-shik Jeong
Won-sang Park
Kim Jung Tae
Shin-Hye Park

Hucre 7 Mucizesi IMDB

Konuyu tam okumak için: miracle in cell no 7 konusu

Sakine Erdoğan Yazdı!



üney Kore film sevenleri çok ağlatacak film bizzat denedim gördüm.İzlemeyenlere de şiddetle tavsiye ediyorum. Hiç Kore filmi izlememiş biri için ideal bu film. Oyunculukların çok iyi olduğu yapıtta senaryonun güzelliği de ön plana çıkıyor. Ben ağlamam diyenlerin bile gözlerini dolduracak. Gerçekten mucize dediğim film fakat IMDB puanı hakkında konuşmadan edemeyeceğim. Bence oldukça düşük böyle bir eser,böyle bir senaryo, böyle harika oyunculuklar daha fazlasını hak ediyor… Baba ile kız arasındaki sevgiyi,aşkı,sadakati,güveni dokunduran türden film. Adaletsizliği de gözler önüne seriyor. Dostluklara yeni boyut kazandırıyor. Minik kızın rolünü ayakta alkışlıyorum. Büyümüşte küçülmüş bu kızı izlerken ısırmak istiyor insan:) Dram-komedi alanında başarılı bir yapıt.

Hücre 7 Mucizesi Film Konusu





Konusuna gelirsek zihinsel engelli bir baba işlemediği suç yüzünden hapse giriyor. Ve 7. hücrede kalıyor. Kızını deli gibi seven yong-goo henüz çok küçük Ye-sung’undan ayrılamaz. Hücredeki mahkumlarında yardımıyla hücreye kızı sokuyorlar. Hücredeki mahkumların sempatisiyle film her insan özünde iyidir temasını işliyor. Filmi izlediğimde tek boşluk bulduğum şey kızın annesini hiç göstermediler. Eğer öldüyse yada bırakıp gittiyse bu konuya hiç değinilmedi. Üstünkörü anlatılmasını daha uygun bulurdum. Film hakkında daha fazla bilgi vermek istemiyorum fakat içinize işleyecek sıcak bir hikaye olduğundan şüpheniz olmasın. Her sarı balon gördüğünüzde tebessüm edeceğiniz bir film. Evet itiraf ediyorum bende o sarı balon tellerden kurtulsaydı diye hala keşke diyorum. Eğer sizde hem ağlamak hem gülmek istiyorsanız,bugün ne izlesem diyorsanız size tavsiyem kesinlikle bu film. Hayata olan bakış açınızı değiştirecek bir baba ile kız arasındaki incecik bağları hissettirecek. Filmi izledikten sonra babanızın yanağına bir öpücük kondurmayı unutmayın:) Neden daha önce izlemedim ben bu filmi diyorsanız eğer hemen izleyin.İyi seyirler. Mutlu günler, umutlu yarınlar.



Hücre 7 Mucizesi Film Oyuncuları





Ryu Seung-Ryong
Kal So-Won
Dal-su Oh
So Yang-Ho
Man-shik Jeong
Won-sang Park
Kim Jung Tae
Shin-Hye Park

Hucre 7 Mucizesi IMDB

Konuyu tam okumak için: miracle in cell no 7 konusu

Sakine Erdoğan Yazdı!



üney Kore film sevenleri çok ağlatacak film bizzat denedim gördüm.İzlemeyenlere de şiddetle tavsiye ediyorum. Hiç Kore filmi izlememiş biri için ideal bu film. Oyunculukların çok iyi olduğu yapıtta senaryonun güzelliği de ön plana çıkıyor. Ben ağlamam diyenlerin bile gözlerini dolduracak. Gerçekten mucize dediğim film fakat IMDB puanı hakkında konuşmadan edemeyeceğim. Bence oldukça düşük böyle bir eser,böyle bir senaryo, böyle harika oyunculuklar daha fazlasını hak ediyor… Baba ile kız arasındaki sevgiyi,aşkı,sadakati,güveni dokunduran türden film. Adaletsizliği de gözler önüne seriyor. Dostluklara yeni boyut kazandırıyor. Minik kızın rolünü ayakta alkışlıyorum. Büyümüşte küçülmüş bu kızı izlerken ısırmak istiyor insan:) Dram-komedi alanında başarılı bir yapıt.

Hücre 7 Mucizesi Film Konusu





Konusuna gelirsek zihinsel engelli bir baba işlemediği suç yüzünden hapse giriyor. Ve 7. hücrede kalıyor. Kızını deli gibi seven yong-goo henüz çok küçük Ye-sung’undan ayrılamaz. Hücredeki mahkumlarında yardımıyla hücreye kızı sokuyorlar. Hücredeki mahkumların sempatisiyle film her insan özünde iyidir temasını işliyor. Filmi izlediğimde tek boşluk bulduğum şey kızın annesini hiç göstermediler. Eğer öldüyse yada bırakıp gittiyse bu konuya hiç değinilmedi. Üstünkörü anlatılmasını daha uygun bulurdum. Film hakkında daha fazla bilgi vermek istemiyorum fakat içinize işleyecek sıcak bir hikaye olduğundan şüpheniz olmasın. Her sarı balon gördüğünüzde tebessüm edeceğiniz bir film. Evet itiraf ediyorum bende o sarı balon tellerden kurtulsaydı diye hala keşke diyorum. Eğer sizde hem ağlamak hem gülmek istiyorsanız,bugün ne izlesem diyorsanız size tavsiyem kesinlikle bu film. Hayata olan bakış açınızı değiştirecek bir baba ile kız arasındaki incecik bağları hissettirecek. Filmi izledikten sonra babanızın yanağına bir öpücük kondurmayı unutmayın:) Neden daha önce izlemedim ben bu filmi diyorsanız eğer hemen izleyin.İyi seyirler. Mutlu günler, umutlu yarınlar.



Hücre 7 Mucizesi Film Oyuncuları





Ryu Seung-Ryong
Kal So-Won
Dal-su Oh
So Yang-Ho
Man-shik Jeong
Won-sang Park
Kim Jung Tae
Shin-Hye Park