Eren Çakmak Yazdı!
Yazının orjinalini görmek için buraya tıklayın.
Üstteki soruya hepinizin vereceği bir cevap vardır. Bundan eminim. Ama sizlere belki de doğru bildiğiniz yanlışları anlatacak bir yazı yazacağım.
Müslümanlık kılıçla kafa kesme, ya da intihar bombacısı olmak mı? Bence bunların hiçbiri değil. Müslümanlık günde 5 vakit Namaz kılmak, paran varsa Hac’a gitmek, Ramazan ayında oruç tutmak, kurban kesmek, Zekât vermekte değil. Evet, bu saydıklarım Müslüman’ın yapması gerekenler. Ancak unuttuğumuz ince bir nokta var. Bu yaptığımız vazifelerin sadece iki tanesi çevremizdeki insanlara fayda sağlıyor. Kurban kesip, Zekât verdiğiniz zaman çevrenizde bulunan fakir insanların sevinmesini sağlar. Peki, ya diğerleri! Hepsini kendimiz için yapıyoruz. Sizce Allah’ın yaptığımız bu ibadetlere ihtiyacı var mı? Tabii ki de yok! Bu yaptığımız vazifeler kendimizi kurtarmak için harcadığımız çabadır. Çevremizde bulunan insanlar için ne yapıyoruz peki? Ben söyleyeyim hiçbir şey yapmıyoruz. Sadece ben varım düşüncesi ile hareket ediyoruz. İşte bizim kimliğimiz olan Müslümanlık bu noktada kırılıyor. Sadece ben varım düşüncesi Müslümanlığın hiçbir tarafıyla örtüşmüyor. Ben varım düşüncesi artık hayatımızın bir parçası olmuş. “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın.” Sözü bir Yahudi sözüdür. Bir Müslüman’ın bunu kendine rehber edinmesi doğru mudur sizce? Elbette yanlıştır. Ama biz bunu hala uygulamaya devam ediyoruz. Hatta her gün yaşanılan bir olayı örnek göstereyim size. Bir adam gelir arabasını bir sokağa park eder. İnip arabasından işini halletmeye gider. Ama düşünmediği bir nokta vardır. Onun arkasından gelen araba o sokağa girmek için dönüş yapmak ister. Arabayı park eden adam ise yanlış park ettiği için, ondan sonra gelen kişiyi düşünmediği için o adam oraya dönüş yapamaz.
Müslümanlık Nedir
Bu günlük hayatta yaşanılan basit bir örnek. Bu basit örnek bile ben varım düşüncesini tamamen açıklayabiliyor. İnsanlar birbirlerini düşünmeden hareket ediyorlar. ‘‘Ben Müslüman’ım!’’ Diyorlar ancak Müslümanlığın en büyük vazifelerinden olan kardeşlik bağını unutuyorlar. Bir zinciri düşünün. O, zincirin bir halkası zayıf ve çürükse diğer halkalar çok sağlamda olsalar o zincir kopar. Çünkü bu iş tüm halkaların dayanıklılığına bağlıdır. Bizlerde yaşantımızda bütün halkaları sağlam yaparsak ancak bir halkamız çürük olursa en sonunda bir yerde o zincir kopar ve bozulur. Şuanda yaşadığımız ve hayatımıza uyguladığımız model Batılılaşma denilen saçmalığın eseridir. Kardeşlik bağı bizim hem mensup olduğumuz dinin hem de gelenek ve göreneklerimizin başlıca temelidir. Bizler Müslümanlığın adeta simgesi olan kardeşlik bağını yeniden güçlendirebilmek için geç kalmış sayılmayız. Hele ki bu zamanlarda buna daha çok ihtiyacımız var. Hayatımızdaki halkaları yeniden kontrol edelim. Eğer bir yerde çürüklük varsa onu tamir etmek için çaba gösterelim. Kardeşlik bağına her zaman ihtiyacımız vardır! Bunu unutmayalım. Ve Hazreti Peygamberimizin şu Hadis’i kulağımıza küpe olsun. ‘‘Birbirinizi sevmedikçe hakiki Müslüman olamazsınız!’’ Bu Hadis’i Kutsi’de kardeşliğin önemini Peygamberimiz böyle vurguluyorken bizler nasıl olurda onun bu kadar önem verdiği şeyi kulak arkası ederiz. Önce silkelenip kendimize gelelim. Hayatımızı ve yaşantımızı gözden geçirelim bir eksik varsa hele ki bu konuda onu kesinlikle onarmaya çalışalım. Bu eksikliği bizden uzaklaştırması için yüce Rabbimize dua edelim. Bu yüzden daha önce kırdığımız kalp var ise kırılan kalbi onarmak için çaba harcayalım. Ve o kişiden helallik isteyelim. Kalp kırmanın Kâbe’yi yıkmaya eşdeğer olduğunu unutmayalım. Yaşantımızı ona göre planlayıp uygulayalım. Kardeşlik duygularının fidanını hep birlikte tekrar dikersek yeşereceği günleri de hep beraber görürüz.